“OSMANLI’DA ŞEYHÜLİSLAM ŞAİRLER VE SARAY ŞAİRLERİ”
Edebiyatçı – Yazar Avukat Hayati İNANÇ ile şiir sohbeti düzenlendi. Şeyhülislam Yahya Efendi, Şeyhülislam Kemal paşazade, Baki gibi Osmanlı’nın en parlak dönemlerinin en parlak şairlerinin şiirleri üzerinden sohbet gerçekleşti.
Şeyhülislam Kemal paşazadenin bercesteleri üzerinde duruldu. Kendi döneminde ve sonraki divan şiiri dönemlerinde “sultanü’ş şuara” olarak isimlendirilen Rumeli Kazaskeri Baki’nin gazellerine değinildi.
Sultan 4. Murad döneminin Şeyhülislamı olan Yahya Efendi’nin;
Aşka kabil dil mi yok şehr içre ya dilber mi yok,
Mest yok mecliste bilmem mey mi yok sagar mı yok.
Gonca-i dil açılıp hatır nice şad olmaya,
Bağda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok.
Görmeziz bir dil ki tuti gibi güftar eyleye,
Söyletir mi yok cihanda bilmezin söyler mi yok.
Sengden dil kem mi ya seng-i siyahı la’l eder,
Afitab-ı feyz-bahşa-i bülend-ahder mi yok.
Niçün ebkar-i ma’ani beslemez erbab-i nazm,
Yoksa Yahya gibi üstad-i sühan-perver mi yok.
şiiri te’vil edildikten sonra program sona erdi.
(Aşk gücünü kaldıracak bir yürek mi yok bu şehirde, yoksa aşık olunacak bir güzel mi yok; aşk meclisinde sarhoş olmuş divaneler göremiyorum. Aşk şarabı mı yok yoksa kadeh mi yok)
(Neden gönül goncaları açılıp da sevgililerin gönülleri neşelendirilmiyor; aşk bahçesinde gül mü yok, yoksa o gönüllerden etkilenen bülbüller-aşıklar mı yok)
(Papağanlar gibi güzel sözler söyleyen bir gönül görmüyoruz; bilmiyorum acaba söyleyen aşık mı yok söyleten maşuk mu yok)
(O aşk ki, simsiyah taşı bile gökten kıpkırmızı kan ağlayan gözyaşları sayesinde yakut gibi değerli kılarken, neler oluyor bu kalpler taştan daha mı sert?)
(Niçin şiir erbabları bu bakir kalmış manaları anlatmaktan yoksun, yoksa Yahya gibi bir üstad yok mu?)